Bu yazıyı 4 dakika 49 saniyede okuyabilirsiniz.
Çocukların yemekle doğru ilişki kurmalarını nasıl sağlarız? Doğru beslenmeyi nasıl öğrenirler? Günümüzde gıdaya saygı duyan çocuklar nasıl yetiştiririz?
Çocukların ileride gıdaya saygı duyan bireyler olmaları için yapabileceğimiz çok şey var. Topraktan, tohumdan, doğadan giderek uzaklaştığımız modern şehir hayatında gerçek gıdadan da koptuğumuz bir gerçek. Çoğu şehirli çocuk bugün yediği patatesin bile nasıl yetiştiğini bilmiyor. Dünyanın birçok ülkesinde obezite açlıktan daha tehlikeli bir boyutta. Bugün sağlıksız beslenme sayesinde dünyada 41 milyon çocuk, 340 milyon üzerinde çocuk ve ergen obez ya da fazla kilolu. 1975’ten bu yana üç misli bir artış söz konusu. Arkasındaki sebep, daha az hareket etmeleri ve elbette ne yiyip, ne yemedikleri.
Gelecekte toprağa, tohuma, gerçek gıdaya sahip çıkacak olan çocukların yemekle ilişkileri son derece önemli. Peki neler yapabiliriz; çocukların gıdaya saygı duymalarını, yemekle doğru ilişki kurmalarını nasıl sağlayabiliriz?
Yemekle doğru ilişki
Yemek başlı başına ilgi çekici bir konu. Her malzeme bir mucize aslında. Biz bu konuya böyle yaklaşıyor, her malzemenin, yemeğin arkasındaki doğayı, emeği, kıymeti biliyoruz. Çocuklara bunu anlatmak, daha da güzeli yerinde göstermek onların da yemeğe aynı heyecanla yaklaşmalarını sağlar. Mantar avına çıkın; birlikte yabani otlar toplayın; şehrin yakınındaki çiftlikleri ziyaret edin; bir sonraki tatili doğada geçirin örneğin.
Yemek aynı zamanda sofra demek, paylaşım demek. Çocukların yemekle doğru ilişki kurabilmeleri için sadece yemeğin değil, etrafındaki sohbetin, birlikteliğin, tecrübenin de olumlu olması gerek. Mutlu anların yemekleri daha lezzetli yaptıklarını biliyoruz.
Damağını geliştirmek
Anne-babaların tutumu çocuğun yemekle ilişkisini doğrudan etkiliyor. Israr etmek, zorla yedirmek ya da tam tersi, kuralsız, programsız bir hayat, çocukların yanlış beslenme alışkanlıkları edinmelerine sebep oluyor. Bütün araştırmalar zorla yemek yedirmenin kısa vadede etkili, uzun vadede ise son derece zararlı olduğunu söylüyor.
Örneğin, çocuğumuzu brokoli yemeğe zorlarsak, belki o gün yiyebilir ama bir daha brokoliyi görmek bile istemez. Bir süre sonra belki sevecekken, zorlandığı için hayat boyu brokoliyle, hatta onu andıran diğer tüm yiyeceklerle arası kötü olabilir. En doğru yol, ona alternatifleri sunmak, yemesi için teşvik etmek ama ısrar etmemek. Yemek etrafında olumlu tecrübeler edinmelerini sağlamak ve olabildiğince farklı malzemelerle tanıştırmak.
Neden yediğini bilmek önemli
Biri masadan kaçan 4 yaşındaki çocuğun arkasından içi pilav dolu kaşıkla koşuyor, bir başkası bebeğinin yeterince doyup doymadığından endişeli. Çok sık gördüğümüz manzaralar bunlar. Ebeveynler olarak çocuklarımızın beslenmesine dikkat etmek istememiz normal. Ancak bazen kendi ihtiyaçlarını kendilerine bırakmamız gerektiğini unutuyoruz. Bebeklikten itibaren ne zaman acıktığımızı, ne zaman doyduğumuzu biliyoruz aslında. Hatlar, zamanla ve yanlış mesajlarla karışabiliyor. Kendimizi neden yediğimizi bilmeden yemek yerken bulabiliyoruz. Duygusal yemenin altında bu yatıyor. Çocuklarda bu bağlantı güçlü; onu dışarıdan müdahalelerle bozmamak bize düşüyor.
Yemek seçen çocuklar
“Benimkinin balıkla arası yok” diyen bir anneye ilk sorum şu oluyor, “Peki sizin balıkla aranız nasıl?” Çoğunlukla annenin de balığa bayılmadığı ortaya çıkıyor. Bebekler doğduklarında yaklaşık 30 bin tat alıcısıyla doğuyorlar. Yetişkin olana kadar bunun sadece üçte biri kalıyor. Bu, yemek yemenin küçük bir çocuk için ne denli kuvvetli bir deneyim olduğunu gösteriyor. Ancak aynı zamanda bebekler onları besleyenlerin yüz ifadelerinden, sonra da arkadaşlarından son derece kolay etkileniyorlar. Pennsylvania Üniversitesi öğretim üyesi Paul Rozin araştırmalarında yemeğe karşı oluşan tepkileri ölçüyor. Örneğin, içinden kurt çıkan bir meyveyi yememek bile aslında sonradan öğrenilen, son derece etkileşime açık bir davranış sayılıyor.
Yemek ne ifade ediyor?
Bir araştırmada sahanda yumurtanın Fransızlar için kahvaltı, Amerikalılar için ise kolesterol anlamına geldiği ortaya çıkmış. Yemeğin bizim için ne ifade ettiği önemli. Örneğin, sürekli diyet yapılan evlerde çocukların da yemekle ilişkileri etkileniyor, yemeği kaçınılması gereken, potansiyel tehlike olarak görebiliyorlar. Doğru yemeğin üzerinde dururken bunu keyifli bir hale getirmek, yemeğin keyif verdiğini de hissetmeleri önemli.
İsraf konusu
“Arkandan ağlar” ya da “senin için yaptım, yemezsen üzülürüm” gibi lafları hepimiz işitmişizdir. Yemek bir anda duygu sömürüsü için kullanılır, yemediği lokmayla göz yaşları çocuğun boğazına dizildikçe dizilir. Halbuki bütün bunlar çocuğun yemekle arasının bozulmasına ve israfa yol açmaktan başka bir işe yaramaz. İsrafı önlemek için çocukların tabağına yiyebilecekleri kadar almalarını sağlamak bir yöntem. Önce az koymak, daha fazla isterlerse biraz daha eklemek gerek. Yeterince büyüdüklerinde de bırakın, kendi tabaklarını kendileri doldursunlar.
Yemek keyfi mutfakta başlar
Mutfak, sıcak ocakların, kaynayan suyun, keskin bıçakların olduğu bir yer. Çocukları mutfağa sokmamak için birçok sebep var. Ancak yemek yapmak çocukların yemekle olan ilişkilerini kuvvetlendiren en önemli aktivitelerden biri. Columbia Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada 600 çocuğa sağlıklı beslenmeyle ilgili dersler vermişler. Bazı çocuklar sadece ders dinlemiş, bazıları ise hem dinlemiş hem de mutfağa girmişler. Araştırmada yemek yapanların çok daha fazla sağlıklı yemek yedikleri ortaya çıkmış.
Abur cuburla başa çıkmak
Evet, abur cubur artık her yerde. Biz vermesek de, arkadaşında, doğumgünü partisinde, sinemada karşısına çıkabiliyor. Yine de küçükken yerleştirebileceğimiz bir takım alışkanlıklar ve farkındalıklar var. İşe, evde abur cubur bulundurmayarak başlayabiliriz. Ancak araştırmalar bunun biraz daha detayına iniyor. Evde bulundurup yasaklamak çocukların bu tip yiyeceklere ulaşmaları durumunda tüketimlerinin üç katı arttığını savunuyor. Bu durumda en sağlamı abur cuburun evde hiç bulunmaması.
Bunun yanı sıra, abur cubur yerine ev yapımı sağlıklı alternatifler sunabiliriz pekâlâ. Hazır alınan cips, kurabiye, patlamış mısır, hamburger yerine içinde bulunan malzemeleri bildiğimiz alternatifleri sunabiliriz. Daha lezzetli ve taze oldukları için bunları yiyen çocuklar diğerlerini zaten sevmezler. Ayrıca yapımına yardım ettikleri bir kek hem güzel anılar yaratır hem de bu şekilde yemeğin arkasındaki emeği, sabrı da öğrenmiş olurlar.
Sebzeyi sevdirmek
Sebzeyi sevdirmenin en kolay yolu onu lezzetli yapmak. Havuçla domatesle komik suratlar yapın ya da gereksiz soslar ekleyin demek istemiyorum. Lezzetli sebze için biraz yağ, tuz, baharat eklemek yeterli aslında. Ve en önemlisi doğru pişirmek, fazla pişirip öldürmemek.
Ayrıca çabuk pes etmemek gerek. Çocuk bugün bir yiyeceği sevmiyorsa, hemencecik “Ali balık sevmiyor” diye etiketlememek gerek. Bugün sevmediğini bir başka zaman sevebilir. Aralıklarla farklı şekillerde deneyebilirsiniz.
Bir başka konu da sebze etrafındaki çağrışımlar. Çocuk için sebze yemek ceza gibi olursa elbette sebze yemekten haz etmez.
Örnek olmak
İstediğimiz kadar konuşarak öğretmeye çalışalım, en etkili olan örnek olmak. Öncelikle kendimize bakalım; tabağımızda yemek bırakıyor muyuz, yemek seçiyor muyuz, yediğimiz yemeğe biz ne kadar saygı gösteriyoruz? Ve en önemlisi söylediklerimizi ne kadar uyguluyoruz? Gıdayla ilişkimizi gözden geçirirken, yediklerimizi araştıralım, nerede nasıl yetiştiklerini sorgulayıp, bol bol malzeme arayışına çıkalım. Bunları yaparken küçük yaştan itibaren çocukları da dahil etmek önemli. Hatta onlara minik görevler vererek sorumluluk hislerinin gelişmesine yardımcı olabiliriz.
Cemre Torun
İşletme ve klinik psikoloji geçmişi olan Cemre Torun, yaklaşık 10 senedir hem Türkiye’de hem yurtdışında farklı yayınların yemek editörlüğü yapıyor ve yemek yazılarını yazıyor. The World’s 50 Best Restaurants’ın bölge başkanı. İçindekiler adlı yemek kitabının yazarı. Uluslararası yemek konferansı YEDİ’nin kurucularından. Ruhun Doysun’un proje danışmanı ve editörü.