İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre herhangi bir yemek kitabından ortalama sadece dört tarif uygulanıyormuş.  Çoğu yemek kitabının tariften çok fikir almak için kullanıldığı kesin. Bazı kitaplar ise hem ilham verir hem de en sevdiğimiz yemeklerin tariflerini içerir. Salondaki kitaplıktan mutfaktaki rafa terfi eden, zamanla sayfaları lekelenen, kapakları tırtıklanan ama eskidikçe güzelleşen kitaplardır bunlar.

Yemek kitaplarını daha kullanılabilir kılmak için son yıllarda Eat Your Books, My Cookbook gibi uygulamalar ve siteler ortaya çıktı. Bu sitelere üye olup sadece kitaplığınızdaki yemek kitaplarını değil, örneğin notlarınızı, başkalarından topladığınız tarifleri de sisteme kaydedebiliyorsunuz. Yemek yapmak istediğinizde kullandığınız malzemeyi aramanız yeterli. O malzemeyi içeren kayıtlı tüm tarifler, notlar, hikayeler saniyeler içinde karşınıza çıkıyor.

Bir yemek tarifinin herkes için aynı oranda anlaşılabilir olmasını bekleyemeyiz. Amerikalı şef Daniel Patterson, yemek tarifi okumayı araba kullanmaya benzetir. Arada kaybolmak iyidir, yeni yollar keşfeder, kendi yolunuzu bulursunuz der. Tecrübeli bir aşçıysanız arife tarif gerekmez; yemek tarifi okurken komutların arkasındaki mantığı, akışı, hikayeyi çözmeye çalışırsınız. Belki farklı bir baharat katarsınız, belki bambaşka bir sebze atarsınız içine. Tarif aklınızın bir köşesindeki kılavuz olur, sonunda kendi yolunuzu kendiniz bulursunuz.

Peki ya daha az tecrübeli aşçılar? Tamam, belli bir teknik bilgi gerekiyor ama bazı durumlarda da sorun tarifi doğru okumakla ilgili. “İçinden çıkamadım”  “Aynen uyguladım ama acaba şekerini fazla mı kaçırdım” gibi sözler tanıdık geliyor mu?

Yolda kaybolup kendi yolunu keşfetmeden önce trafik kurallarını öğrenmek lazım. O halde tarif okumanın püf noktaları:

  • Öncelikle tarifin tümünü baştan sona dikkatlice okuyun. Bu, yemek yapımının ortasına geldiğinizde beklenmedik sürprizlerle karşılaşmanızı engeller. Böylelikle eksiklerinizi baştan tamamlar, herhangi bir teknik bilgi, beceri gerekiyorsa en baştan bilirsiniz.
  • Gereken malzemelerin listesini çıkarın. Buzdolabınızı, kilerinizi kontrol edin. “Nasıl olsa vardır” diye düşündüğünüz mercimek geçen hafta bitmiş olabilir. Çorba yapacağım derken yenisini alana kadar doğradığınız soğanlarla, havuçlarla kalırsınız. Tam tersi de israfı önlemek için gerekli. Yoktur diye düşünüp aldığınız portakal aslında buzdolabında sizi bekliyor olabilir.
  • Yemeği hazırlamanın ne kadar zaman alacağını önceden kestirebilmek önemli. Eğer tarifin içinde yazmıyorsa, bu zamanın ne kadarının aktif yemek yapımı, ne kadarının bekleme olduğunu anlamaya çalışın. Örneğin evden çıkmanız gerekiyor ama yaptığınız hamuru bir saat bekletmeniz isteniyor. Önceden bilmek hayatınızı kolaylaştırır.
  • Bir yemek tarifinin herkesin damak zevkini yansıtması beklenemez. Dolayısıyla yemeğin her aşamasında tadına bakın, tadını tuzunu pişerken ayarlamayı unutmayın.
  • Kek, pasta, hamur, kurabiye, tatlı… Bunlar fazla maceraperestliğe gelmeyen yemekler. Verilen ölçüleri gramı gramına uygulayın. Kuruları ayrı, yaşları ayrı karıştır diyorsa şaşmayın. Kek yaparken tereyağını oda sıcaklığında kullanın ve 2-3 dakika çırpın diyorsa, sözünü dinleyin. Aksi takdirde sonuç korkunç olmasa da ama tam istediğiniz gibi de çıkmaz.
  • Ölçüler özellikle kek, pasta, tatlı yapımında önemli. En kafa karıştırıcı olan “su bardağı”. Bu, herkes için farklı boyutta olabilir. Üstelik malzemenin ne olduğuna bağlı olarak miktar değişebilir. O halde gramaj veren ya da ölçü kabı (250 ml) tabirini kullanan tariflere öncelik verin. Bir mutfak tartısı ve farklı boylarda ölçü kapları edinmek akıllıca olabilir. 
  • Kaşık da ayrı bir mesele. Çay kaşığı, tatlı kaşığı, çorba kaşığı farklı mutfaklarda farklı boylarda olabilir. Yine satılan ölçü kaşıklarından edinmek iyi fikir. 1 tatlı kaşığı 5 ml, 1 çorba kaşığı ise 15 ml demektir.
  • Fırınınızı tanıyın. Tarifler standart fırınlar içindir ancak kullandığınız fırının ayarını, nasıl pişirdiğini en iyi siz bilirsiniz. Fırını önceden ısıtmayı da unutmayın.