Sıfırdan ev yapmak kolay değil. Plan, emek, çokça sabır, öncelikle de hayal kurmayı gerektiriyor. Ruhun Doysun’u bir konteyner evde başlatmak hayali daha işin başında oluştu. Mehmet Gürs, “geri dönüşümden bahsediyorsak, bu evi neden bir konteynerden yapmıyoruz?” diyerek bu fikri ortaya attığında, aslında yıllardır aklında olan “konteyner ev” hayalinden bahsediyordu.

Genel olarak bir konteyner taşımacılıkta 10-15 sene kullanılıyor, en fazla 18 yaşından sonra da emekliye ayrılıyor. Dünyada taşıma görevini bitirmiş, öylesine boş duran 20 milyonun üzerinde konteyner olduğu düşünülüyor. Bazıları paslanmaya terkedilirken, bazıları da ikinci baharlarını farklı şekillerde yaşıyorlar. Deprem, sel gibi felaketlerden sonra sığınak olmanın dışında, dükkan, ev, ofis olanlar da var.

Konteyner aslında son derece işlevsel bir inşaat malzemesi. Öncelikle her türlü darbeye, havaya, yangına, sele dayanıklı. İçini istediğiniz kadar doldurabilirsiniz; ne de olsa kilometrelerce ağır yük taşımaya alışık. Normal bir evden farklı olarak yerinden kaldırıp, başka bir yere taşıyabilirsiniz. Her biri aynı boyutta olduğu için üst üste koyup birkaç katlı bir ev yapmak da mümkün.

Küçük ama fonksiyonel evlere gittikçe artan bir ilgi var. Dünyanın dört bir yanında konteyner evlerin tasarım örneklerine rastlıyoruz. Hatta “konteyner mimarisi” diye bir alan bile oluştu. Bugün ikinci el konteyner ev konusunda uzmanlaşmış şirketler, mimarlar, tasarım ofisleri var. Hatta bazı ülkelerde artık Amazon’dan bile sipariş edilebiliyorlar.

Ruhun Doysun evini konteynerden yapma fikri ekipteki herkes tarafından anında benimsendi. Kısa süre içinde toplantılara tasarım fikirleri, videolar, kitaplarla gelmeye başladık. Sadece konteyner değil, minimalist kabinler, sörfçü kulübeleri, doğayla bütünleşmiş her türlü yaşam alanı araştırıldı. Toplantılarda kitaplar elden ele gezerken üzerinde durulan bir konu vardı; evet, bu bir film setiydi, ancak olabildiğince gerçek olmalıydı. Doğanın içinde, yeşile uyumlu, keyifli, zevkli ve aynı zamanda neredeyse içinde yaşanabilecek bir Ruhun Doysun evi tasarlanmalıydı.

Her şeyden önce uzun süre arazi arayışları sürdü. Haftalarca Bolu’dan İznik’e, Batı Karadeniz’den İstanbul yakınlarındaki göllere kadar olabilecek her yer tarandı. Yakınında su olan, şehirden uzak ama aynı zamanda arabayla günübirlik ulaşıma müsait bir yer olmalıydı. Sonunda, Batı Karadeniz sahilindeki İğneada yakınlarında, Longoz Ormanları’nın ötesinde, uygun bir arazi bulundu.

Ruhun Doysun evi için iki adet 40’lık High Cube ve bir adet 20’lik ikinci el konteyner kullanıldı. Önce eski çürükleri tamir edildi, zımparalanıp, boyaları tamamlandı, sonra da yeni yerlerine taşınıp birleştirildiler. Evin üç günde iskeleti, sonraki üç hafta içinde ise ince işçiliği tamamlandı. Dış renginin doğayla bir bütün olması, çimenlerin ve hemen arkasındaki ormanın yeşiline uyması için doğal, mat bir tona karar verildi. İçi ise ferahlatması için kırık beyaza boyandı.

Bir evin elbette en önemli meselesi su ve elektrik. Su gereksinimi yanı başındaki dereden karşılandı. Güneş ışığını enerjiye dönüştürmek için konteynerin üzerine solar paneller yerleştirildi. Normal bir evin elektrik ihtiyacını karşılayan bu paneller geri dönüşüme değer veren bir projenin olmazsa olmazıydı.

Ve gün ışığı. Ruhun Doysun evinin bir şartı da olabildiğince aydınlık olmasıydı. Bunun için öncelikle güneşin nereden doğup battığı göz önünde bulundurulup, konteynerin arazinin içinde nereye konumlandırılması gerektiği saptandı. Çekimlerin çoğunun yapıldığı mutfağın yeri de güneşe göre belirlendi. Konteynerin dört tarafında dev pencereler ve kapılar açıldı. Böylelikle konteynerin hacmi genişledi, ferah ve aydınlık bir ev haline geldi.

Mutfağın içini yerleştirmek de elbette zaman aldı. Rahat yemek pişirmeye uygun olması için bütün ince ayarlar yapıldı. Ön plandaki geniş mermer tezgah evin en dikkat çekici noktasıydı. Yemekler orada hazırlandı, dışarıda sağanak yağmur yağan günlerde sofra bu tezgaha kuruldu. Tezgahın arkasındaki boydan boya pencerelerin hemen önündeki raflar, beyaz tavan ve duvarlara kontrast olması için siyaha boyandı. Ortaya arkası ve yanları yeşilliklere bakan, keyifli olduğu kadar işlevsel bir mutfak çıktı. Mutfakta rengarenk döküm tencerelerin durduğu, tavandan kuru sebzelerin asılı olduğu köşe ise herkesin favorisiydi.

Buzdolabı, ocak, fırın yerleştirildi. Tencereler, tabaklar, bitkiler, taze otlar derken bir hayal olarak başlayan Ruhun Doysun konteyner evi olabildiğince gerçeğe yakın bir eve dönüştü. Önceki hayatlarında kilometrelerce yol kat etmiş konteynerler yeni hayatlarına hazırlardı. Mutfağında, civardan toplanan otlar, mantarlar, böğürtlenler pişirildi. Öğle paydosları kavakların altında verildi. Trakya’nın sert iklimi sayesinde aynı günde hem yaz hem kış görüldü. Kısaca, doğanın içinde olmanın getirdiği tüm güzellikler ve zorluklar yaşandı. Böyle bir proje için başka türlüsü düşünülemezdi.